Hayatın anlamını arayışımız belki de ilk insandan bu yana, insanlığın varoluşuyla başlamıştır. Bu arayışın en derin sembollerinden biri, Hz. Adem'in kıssasında gizlidir. Hz. Adem ve eşi, cennette yaratıldılar; her türlü nimetin içinde yaşarken, şeytanın "sonsuzluk" vaadine kandılar ve yasak ağaca dokundular. Bu eylemleri, onların cennetten kovulmasına yol açtı. Ancak burada önemli olan, Hz. Adem’in hatasını fark etmesi, bu hatanın sorumluluğunu alması ve pişmanlıkla Allah’a dua etmesidir. A'râf Sûresi 23. ayette, Hz. Adem ve eşi şöyle dua eder:
“Ey Rabbimiz! Biz kendimize zulmettik. Eğer bizi bağışlamaz ve bize acımazsan mutlaka ziyan edenlerden oluruz.”
Bu dua, insan olmanın derin anlamını, hata yapabilmeyi ve yapılan hatadan dönerek sorumluluk almayı gösterir. Hz. Adem, hatasını kabul ederek “Biz kendimize zulmettik” der. Bu ifade, sorumluluğun ve kendini tanımanın en üst noktasıdır. Adem (a.s.) burada hatasını fark eden bir insandır; bu farkındalık ve sorumluluğu alma hali, onu Hz. Adem (a.s.) yapar. İşte burada bir hayat dersi yatar: Hayatın anlamı belki de yaptığımız hataların farkına vararak onların sorumluluğunu almaktır. Bu süreç, bir lütuftur ve bu lütfu fark etmek, bizi olgunlaştırır.
Öte yandan, İblis’in tavrı tamamen zıttır. Kendi hatasını kabul etmek yerine Allah’ı suçlar. İblis der ki:
“Bundan böyle benim sapmama izin vermene karşılık, ant içerim ki, ben de onları saptırmak için senin doğru yolunun üstüne oturacağım.”
Şeytan, kendi sapkınlığını itiraf etmek yerine suçu Allaha yükleyerek isyan eder ve bununla birlikte kendini haktan daha da uzaklaştırır. Onun için dünya, sorumluluk almak yerine şikayet eden ve suçlayanların cehennemidir. İblis’in bu yaklaşımı, hayatın anlamını yanlış yerlerde arayanların nasıl bir sonuçla karşılaşacağını gösterir.
Burada iki yol belirir: Birincisi, Hz. Adem gibi kendi hatalarının sorumluluğunu alarak bir pişmanlık ve tövbe ile olgunlaşmak; ikincisi ise İblis gibi hatayı kabul etmeden suçlamak ve şikayet etmektir. Hayatın anlamı, bu iki yol arasındaki seçimde gizlidir. Ya hatalarımızı kabul eder, kendimize döner ve sorumluluklarımızı yerine getirerek içsel bir olgunluğa ulaşırız ya da sürekli şikayet ve suçlamayla kendi cehennemimizi yaratırız.
Gerçekten anlam dolu bir hayat, sorumlulukları yerine getirmenin ve bu sorumluluk sürecinin bir lütuf olduğunu fark etmenin ötesinde bir şey değildir. Hayatın anlamı; hatalarımızı görmek, kabul etmek, onları düzeltmek ve bu süreçte olgunlaşmaktır. Bu bilinçle yaşamak, insanın kendi cennetini bu dünyada bile inşa etmesidir. Şeytanın yaptığı gibi suçlamaktan ve şikayet etmekten kaçındığımızda, gerçek anlamda özgürlüğe ve huzura ulaşırız.